Bu makalemizde sizlere Napolyon'un Mısır seferi neden düzenlemiştir. Bu seferi düzenlenmesindeki amaç nedir? Napolyon'un Mısır seferine çıkmasından sonra ne gibi ittifaklar dizisi yaşanmıştır. Mısır seferi birbirine düşman olan devletleri nasıl bir araya getirdi. Bu ve buna benzer soruların yanıtlarını bulacaksınız..
Napolyon'un Mısır Seferi |
Dikkat: Napolyon'un Mısırı işgal etme fikrinin arkasında Kodrika projeleri vardır. Kodrika projelerini okumak isteyenler için: Kodrika Projesi
Fransa ile Osmanlı Devleti arasındaki münasebetlere, Campo
Formio antlaşmasından sonra şüphe unsuru girmeye başladı. Campo Formio ile Yedi
Ada'yı alan Fransa Balkanlar'a ayak bastığı gibi, Osmanlı Devletile de komşu
oluyordu. Şimdi Yedi Ada' da zayıf bir Venedik'in yerini kuvvetli bir Fransa
almış oluyordu. Bu durum Osmanlı Devleti'nin hoşuna gitmedi. Bu sebeple, Campo
Formio antlaşması, Osmanlı-Fransız münasebetlerinde bir dönüm noktası teşkil
eder.
Bir diğer nokta ise, Yedi Ada'ya yerleşen Fransa'nın,
buradan Mora ve Arnavutluk halkının bağımsızlık arzularını kışkırtmaya
başlamasaydı. Fransa, buralarda kendisine bağlı bağımsız devletler kurma
peşindeydi.
İngiltere yalnız kalınca, Fransa ile barış yapmak istedi.
1797 yılında Fransa ile İngiltere arasında bir uzlaşma görüşmeleri yapıldı.
Fakat bir sonuç çıkmadı.
Fransa Dışişleri Bakanı Talleyrand İngiltere’yi dize
getirmek için şu teklifi sundu;
İngiltere'ye "hassas" olduğu bir noktadan vurmak gerekir. Bu nokta da Mısır' dır. Mısır, İngiltere'nin Hindistan'la olan ulaşım yollarının üzerinde gayet stratejik bir noktaydı. Bu nokta ele geçirilir ve İngiltere'nin Hindistan'la olan bağlantısı burada kesilecek olursa, İngiltere ekonomik sıkıntıya düşer ve Fransa ile barışa mecbur kalırdı. Ayrıca, Talleyrand'a göre Osmanlı İmparatorluğu'nun Mısır üzerindeki otoritesi zayıf olduğundan burası kolayca ele geçirilebilir ve Fransa bir sömürge kazanabilirdi.
Napolyon'un kafasında ise, Mısır sınırlarını aşan geniş
tasarılar vardı. Akdeniz'de, Malta ve Mısır'ı ele geçirerek, İngiltereyi Kızıl
Deniz'den kovacak, Süveyş'te kanal açarak, Hindistan'a kadar uzanacaktı.
Napolyon'a göre, Mısır seferi, İngiltere'yi barışa zorlamanın çok ötesinde bir
nitelik taşımaktaydı.
Fransa büyük bir donanma ve 35.000 askerle Napolyon 19 Mayıs
1798'de Toulon limanından hareket etti.
Napolyon, Toulon'dan ayrıldıktan sonra, yolda Malta'yı ele
geçirdi ve 2 Temmuz 1798' de İskenderiye'ye gelerek orasını da işgal etti.
Napolyon'un Mısır seferi hazırlıkları karşısında telaşlanan
Rusya'nın, daha 1797 yılı sonlarından itibaren, bir yandan Karadeniz
donanmasını hazırlarken diğer yandan da Osmanlı Devleti ile ittifak çabalarına
giriştiği görülmüştür.
Napolyon'un 2 Temmuz 1798 de İskenderiye'ye çıkması ile
artık zarlar atılmış oluyordu. Osmanlı Devleti için beklemenin anlamı yoktu.
Bundan dolayı, Osmanlı Devleti Rusya ile, istemiye istemiye ittifaka yanaştı ve
ittifak müzakereleri 28 Temmuz' da İstanbul'da başladı. İttifak görüşmeleri
biraz uzun sürdü. Rusya bir olup-bitti yaparak donanmasını İstanbul Boğazı
önlerine getirdi. Osmanlı Devleti bu olup-bittiyi kabul etmek zorunda kaldı ve
5 Eylül'de, 11 parçalık Rus donanmasının Büyükdere önlerine demir atmasına izin
verildi.
Bu Rus donanmasına bir Osmanlı donanması da katılarak, Mora
ve Arnavutluk kıyılarını Fransızlara karşı savunmak ve Yedi Ada'yı geri almak
üzere, bir Türk kaptanının komutasında 19 Eylül'de İstanbul'dan hareket etti.
Bu şekilde, daha ittifak antlaşması imzalanmadan iki devlet fiilen ittifak
etmiş olmaktaydılar. Bundan daha önemlisi, tarihte ilk defa olarak Rus
donanması Boğazlar' dan geçip Akdeniz'e çıkıyordu.
Rusya'nın Savaşa Katılmasının Sebepleri:
- Malta Şövalyeleri Rus Çarı'nın himayesine girmişlerdi. Napolyon'un, Mısır'a gelirken Malta'yı alması Rusya'yı sinirlendirdi.
- Campo Formio Antlaşması ile Yedi Ada'yı alan Fransa, buradan Mora ve Arnavutluk'ta kışkırtmalar yapıyordu. Balkanlar'a kendisi göz koyan Rusya, buraların Fransa'nın eline geçmesinden korkmaya başladı.
- Mısır'ı ele geçiren Napolyon, buradan yukarı çıkabilir ve Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkabilirdi. Halbuki Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları üzerinde Rusya'nın emelleri vardır.
İttifak antlaşması 23 Aralık 1798 de imzalandı. Bir
"savunma" ittifakıydı.
İttifak antlaşmasının gizli kısmına göre de, savaş devam
ettiği sürece Rus savaş gemileri Boğazlar'dan serbestçe geçmekle beraber, bu
geçiş, barış zamanında da geçiş için Rusya'ya herhangi bir hak iddiasına
dayanak teşkil etmeyecekti. Ne var ki, Rusya bundan sonra, Osmanlı Devleti'nin
güçlüklerinden ve zayıflığından yararlanarak, bu geçici hakkı daimi bir hak
haline getirmeye çalışacaktır.
Yine ittifakın gizli kısmına göre, (Mad.4), iki devlet
Karadeniz'i kapalı bir deniz olarak tanıdıklarını ve bu denize girmeye
çalışacak başka devletlerin savaş gemilerine, bütün kuvvetlerile karşı
koyacaklarını belirtiyorlardı.
8 yıl için imzalanmış olan bu ittifakın önrü uzun olmadı.
Bir süre sonra, iki devletin münasebetleri yeniden bozuldu.
Rusya'dan sonra Osmanlı Devleti 5 Ocak 1799'da İngiltere ile
de ittifak imzaladı. Mamafih İngiltere de, ittifakın imzasından bir kaç ay önce
de Osmanlı Devleti'ne yardım etmiş ve Amiral Nelson komutasındaki bir İngiliz
donanması Ağustos 1798 de Ebuhır'da (Abukir) Fransız donanmasına saldırarak, bu
donanmayı yoketmiş ve Napolyon'u önemli bir deniz desteğinden yoksun
bırakmıştır.
Osmanlı-Rus ittifakı gibi 8 yıl için imzalanmış olan
Osmanlı-İngiliz ittifakı ile de İngiltere, Osmanlı Devletile Rusya arasında
imzalanmış olan ittifaka katılmaktaydı. Bu sebeple, Osmanlı-Rus ittifakındaki
maddeler Osmanlı-İngiliz ittifakında da tekrar edilmekteydi.
Şu anlamda ki, taraflar karşılıklı olarak birbirlerinin
toprak bütünlüklerini garanti ediyorlardı. Bundan dolayı, İngiltere, Fransa'nın
Mısır'dan çıkarılması için donanması ile Osmanlı Devleti'ne yardım edecek ve
Osmanlı Devleti de Fransa'ya karşı hem deniz ve hem de kara kuvvetlerini
kullanacaktı. Ayrıca, Osmanlı Devleti, İngiltere'ye de her türlü yardımı
yapmayı vaad ediyordu.
Osmanlı-İngiliz ittifakı ile İngiltere, Başbakan William
Pitt tarafından 1791 de ortaya atılan, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak
bütünlüğünü ve varlığını koruma politikasını ilk defa olarak uygulama alanına
geçirmiş olmaktaydı. Keza, Osmanlı Devleti de, kendisine yönelen bir dış
tehlike ve tehdide karşı, başka bir devlete dayanmak suretile bir
"denge" kurma politikasına, Osmanlı-Rus ve Osmanlı-İngiliz
ittifakları ile başlamış olmaktaydı. Fakat bu iki unsurdan devamlı olanı
İngiltere olacak ve iki devletin bu karşılıklı politikaları 1878 e kadar devam
edecektir.
Nitekim, Osmanlı Devletile İngiltere arasındaki bu
yakınlaşma sonucudur ki, iki devlet arasında, ticari münüsebetlerde de bir
gelişme olmuş ve Padişah III. Selim 30 Ekim 1799 tarihli bir ferman ile,
İngiliz ticaret gemilerine Karadeniz'de dolaşma ve ticaret yapma yetki ve izni
vermiştir. Böyle bir izin ilk defa olarak İngiltereye verilmekteydi.
Osmanlı-İngiliz ittifakından sonra, Osmanlı Devleti 21 Ocak
1799 da İki-Sicilya Krallığı ile de bir ittifak imza etti. İki-Sicilya
Krallığı'nı Osmanlı Devletile böyle bir ittifaka sevkeden sebep, antlaşmanın
1.maddesinde belirtildiği üzere, Napolyon'un İtalya'yı ve Malta adasını işgal
etmesinin bu devlette uyandırdığı endişeydi. Bunun arkasından Napolyon'un
Mısır'ı da ele geçirmeye kalkması, şüphesiz Fransa'yı akdenizde büyük bir güç
haline getirecekti. Zaten, İngiltere'yi de harekete geçiren sebep, Fransa'nın
Akdeniz'e egemen olup, İngiltere'nin Hindistan Yolu'nu kesmesi ihtimali ve
tehlikesiydi. Kısacası, sorun sadece bir Mısır konusu değil, bir Akdeniz
egemenliği sorunu idi.
Osmanlı Devleti'nin, Rusya, İngiltere ve İki-Sicilya
Krallığı ile imzaladığı ittifaklarla meydana gelen "Dörtlü İttifak",
19. yüzyılda örnekleri daha da görülecek olan garip bir ittifak sistemiydi.
Çünkü, bu sistem, birbirinin can düşmanı sayılabilecek devletlerin ittifakıydı.
Bir İngiltere-Rusya bir Osmanlı-Rusya münasebetlerinin gerçeğine bakıldığında,
bu ititfakların uzun ömürlü olamayacağı baştan belliydi. Nitekim öyle de oldu.
Napolyon'un ve İhtilal Fransası'nın doğurduğu her biri için ciddi olan tehlike,
bu "düşman kardeşler birliği"nin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Ortak Osmanlı-Rus donanması Yedi Ada'yı, Fransa'nın elinden
aldı. Yedi Ada daha önce Osmanlı Devletinin toprağı değildi. Şimdi Osmanlı
Devletile Rusya arasında 21 Mart 1800 tarihinde imzalanan bir anlaşma Yedi
Ada’nın durumunu şu şekilde tesbit etti. Yedi Ada, Osmanlı Devleti'nin
himayesinde bir Cumhuriyet oluyordu ve Osmanlı Devletine üç yılda bir 75.000
kuruş ödeyecekti. Diğer taraftan, Rusya, bu Cumhuriyet'in toprak bütünlüğünü
garanti ediyordu.
İngiliz ittifakının sağladığı faydaya gelince: Daha
ittifaktan önce İngiliz donanmasının Ebuhır’da Frasnız donanmasını yok
etmesiyle, İngiltere gerçekten büyük bir yardım yapmıştı. Bunu yukarıda
belirttik.
Napolyon, Suriye'yi işgal ederek Osmanlı Devleti'ni barışa
zorlamak üzere 1798 Aralık ayında harekete geçti. Gazze ve Yafa'yı aldıktan
sonra, Mart 1799'da Akka önlerine geldi. Yafa'yı aldığında, 3.000 kadar Türk,
esir olarak Napolyon'un eline düşmüştü. Napolyon bunların hepsini öldürtmüştür.
Akka'yı, Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Nizam-ı Cedit
askeri savunuyordu. Osmanlı ve İngiliz donanması da Cezzar Ahmet Paşa'ya
denizden yardım ediyordu. Napolyon Akka'yı kuşatma altına aldı ve bu kaleyi
düşürmek için iki ay uğraştı. Denizle bağlantısı kesildiğinden, Mısır'dan da
çok uzaklaşmış olduğundan ve Kölemen çeteleri de Napolyon kuvvetlerini arkadan
vurmaya başladığından, Napolyon'un askerleri büyük sıkıntı içine düştü.
Napolyon, Cezzar Ahmet Paşa ile anlaşmak için kendisine bir kaç defa mektup
yazdı ise de, Paşa bu mektuplara cevap bile vermedi. Napolyon, Akka'nın
kuşatmasına daha fazla devam edemiyeceğini görünce, 25 Mayıs 1799'da kuşatmaya
son vererek, dönmek üzere harekete geçti. Akka hezimeti Napolyon'un ilk
yenilgisi oluyordu.
Bu sırada Fransa'nın iç durumu karışmıştı. Direktuvar'ın
yönetimi çok gevşekti. Suistimal alıp yürümüştü. Halk bundan çok şikayetçiydi.
Diğer taraftan, İngiltere Fransa'ya karşı ikinci koalisyonu kurmuş, şimdi Rusya
ve Osmanlı İmparatorluğu da savaşa dahil olmuş ve Avusturya yeniden savaşa
başlamıştı. Bu sebeple, Napolyon Fransa'nın yönetimini eline almaya karar verdi
ve Fransa'ya dönerek, bir askeri darbe yaparak, Meclis'i dağıttı ve Direktuvar
yönetimine son verdi.
1799’da Konsüllük Napolyon (Consulat) rejimini kurdu.
Bu suretle Napolyon 15 yıl süre ile Fransa'nın kaderini
eline almış olmaktaydı.
25 Haziran 1802 de Paris'te, Fransa ile Osmanlı Devleti
arasında barış imzalandı.
Bu barış antlaşmasının ilk maddeleri, Fransa'nın, Osmanlı
İmparatorluğu'nda şimdiye kadar sahip olduğu bütün kapitülasyon haklarının
aynen devam edeceğini belirtmekteydi. Napolyon buna çok önem vermişti. Diğer
taraftan antlaşmanın 5. Maddesi ile de, Osmanlı Devleti ve Fransa birbirlerinin
toprak bütünlüklerini karşılıklı olarak garanti etmekteydiler. Yalnız,
antlaşmaya eklenen gizli maddeye göre; Taraflar toprak bütünlüklerini
karşılıklı olarak garanti etmekte iselerde, Fransa’nın herhangi bir devletle
yapacağı savaşa, Osmanlı Devleti, kendisi isterse katılacaktı. Yani Fransanın
toprak bütünlüğünü garanti etti diye, Osmanlı Devleti’nin, Fransa’nın herhangi
bir devletle yapacağı savaşa girme zorunluluğu yoktu.
Paris Antlaşması'nın 4.maddesi ile de Osmanlı Devleti, 27
Mart 1802 İngiltere ile Fransa arasında imzalanmış olan Amiens Barışı'nı da
aynen kabul etmekteydi. Amiens barışının bazı maddeleri ile İngiltere ve Fransa
Osmanlı İmparatorluğunun toprak bütünlüğünü kabul etmişlerdi.
Mamafih, Osmanlı Devleti'nin Mısır'a kavuşması hemen mümkün
olmadı. Zira şimdi İngiltere, Hindistan yolu üzerinde bulunan Mısır'ın, kendisi
için arzettiği önemi anlamış ve buradan çıkmak istemiyordu.
İngiltere, Mısır'da Kölemenleri tutarak Mısır'a yerleşmeye niyetleniyordu. İngiltere bu amacına, 1882 de Mısır'ı işgal etmek suretile ulaşacaktır. Bundan dolayı, Mısır'ın Napolyon'dan kurtarılmasından sonra, Osmanlı-İngiliz münasebetleri bozuldu. Osmanlı Devleti, iki yıl kadar uğraştıktan sonra, nihayet 1803 yılında İngilizlerin de Mısır'dan çekilmesini sağlayabildi.
Napolyon'un Mısır seferine neden çıktığından ve bu mısır seferi esnasında ne gibi ittifaklar yapıldığından ayrıca bu sefer sonrasında ne gibi sonuçlar doğurduğundan bahsettik.